SİVAS’TA İÇİMİZİ YAKAN GERÇEK!

Şans mı şanssızlık mı bilmiyorum ama Türkiye’de yaşanan belli olayları mahallinde yaşama olanağım oldu; 1991 Körfez Savaşında Adana’da, Nevruz’da Siirtte, Köylü uzaylıyı taşladığında Eşme’de, 1999 Depreminde Adapazarı’nda (2-3 Gün sonrası 1,5 ay) ve Sivas katliamının bir hafta sonrasında da Sivas’taydım.
O nedenle bu olaylar hakkındaki fikirlerim gazete ve televizyonlardan öğrendiklerim değil bizzat birinci el tanıklıklara dayanmaktadır.
Bazı konularda farklı düşünmemin nedeni de budur.
Sivas’ta iki gün kaldığım için konuyla ilgili fazla temasım olmadı ancak dönüşte bir baş komiserle Sivas-İzmir yolculuğumuz oldu.
Başkomiser, “abi biz on polisle beşbin solcuyu on dakikada dağıttık. Bizim işimiz bu. Otelin önündekileri de yarım saatte dağıtırdık kimse de ölmezdi. Yazık oldu adamlara” dedi.
Hatta akşama kadar (belki  işgüzar bazı polisler dağıtır diye) “kimse bulunduğu yerden ayrılmayacak” diye anonslar yapılmış. Komiser bey de lojmandaymış, birkaç kez amirlerini aramış,”kesin talimat var lojmandan ayrılmayın” demişler.
Demin google’a baktım, benim olaylardan bir hafta sonra öğrendiğim gerçeği bütün yetkililer itiraf etmiş.
Evet, ileride çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl anlatırız bilmiyorum ama 2 Temmuz 1993 tarihinde içinde 18 Yaşındaki folklorcu çocuklarımızın da bulunduğu 37 insanımızı (aydınımızı, ozanlarımızı ve sanatçılarımızı) göz göre göre yaktılar bu ülkede.
Lanet olsun.
Ha, bu arada, Adalet yürüyüşüne destek veriyor diye zamanın Sivas Belediye Başkanına ve de Halk TV ‘de her akşam ahkam kesiyor diye de TBMM Sivas Raporuna “tahrik şerhi” koyan Abdüllatif Şener’e de sempati duyacak değilim.

Onlar da beter olsunlar.

Hiç yorum yok: