BİZİM MAHİNUR GENELKURMAY BAŞKANI OLSAYDI!

Benim bir kuzenim var, Mahinur. Benden küçük, sessiz sakin bir köy kadını. Kendisini yılar sonra ablamın yazlığında gördüm. Üç kızıyla tatile gelmiş köyden. Birkaç gün birlikteydik yazlıkta. Tatile gelseler de çok iyi baktılar bize, sağ olsunlar.

Bu arada dikkatimi çekti. Diyelim yemek vakti geldi. Ablam, “yemeğimizi yiyelim mi?” der demez Mahinur’un üç kızı birden ayaklanıyor, sofrayı kuruyorlar, yemekten sonra topluyorlar ve bulaşıkları yıkayıp yerlerine oturuyorlar. (Mahinur ve ablam dışarıda odun ateşinde kızartma veya yine odun ateşinde kuru fasülye yapma işlerine bakıyorlar)

Ertesi gün denize gidilecek, ablam “haydi denize” der demez üç kız hemen hazırlanıp geliyorlar.
Oğlunu bakkala göndermek için uzun süre dil dökmek zorunda kalan biri olarak bu durum tabi ki dikkatimi çekti.

Fakat olayı çözmem uzun sürmedi. Örneğin, ablam “yemek yiyelim mi?” dediğinde, bizim Mahinur’un kızlarına “hafif bir baş hareketi” yapması yetiyor onların harekete geçmesi için.(Bizim Mahinur çocukken de konuşmayı sevmezdi zaten)

Ben bu yaşıma kadar devlet başkanı, başbakan yardımcısı, müsteşar, vali, belediye başkanı, genel müdür vb. gibi birçok üst düzey insanla bir arada bulundum, böyle bir otorite görmedim.

Birine bir şey yaptırmak için bağırıp çağırmak gerekmediğini, “hafif bir hareketi” ile otorite kurulabileceğini yukarıda saydığım etkili ve yetkili kişilerden değil bizim Mahinur’dan öğrendim.

Balyoz-Ergenekon  Davaları, 15 Temmuz ve son yaşananları düşününce aklıma geldi:


-Keşke bizim Mahinur okusaydı da Genelkurmay başkanı olsaydı! 

Hiç yorum yok: