VAZGEÇİLMEZ DEĞİLSİN!


-Ne haber Tamer, nasılsın?

-İyilik beyim.

-Ben de iyiyim, gezdik dolaştık döndük gene.

-Tabi abi, dolaşmak lazım pazarı.

Pazarı ha? Biz bir ay şehir dışına göreve gidelim. Sen yokluğumuzu dahi fark etme, dolaştık deyince de pazara gittiğimizi san.

Peki, madem yokluğumun farkında değilsin o halde nedir bu çay ocağının en iyi müşterisi olduğumu hissettirme çaban?

Evet, bazen etrafımızdaki coşkuya sevgi sözcüklerine o kadar kaptırırız ki olmadık bir zamanda gerçek yüzümüze çarpılınca da şoka uğrarız böyle.

Yıllar önce de Giresun’dan İzmir’e dönüyorum. Yol uzun. Sabah erken çıkmama karşın akşamüzeri ancak varabildim Polatlı’ya. Yolu bitiremeyeceğim için gecelemeye karar verdim.

Bir otel bulabilmek için yoldan ayrılıp şehir içine saptım. Daha birkaç metre girmeden kendimi yoğun bir trafiğin ortasında buldum. Meğer ramazan ayı ve iftar saatinde her yerde olduğu gibi Polatlı’da da tıkanıyormuş trafik. Eh millet oruçlu, açlık ve sigarasızlık başına vurmuş burnundan soluyor. Hadi peşinden kavgalar. Birazdan dua dökülecek ağızlardan küfür, havaya açılacak eller de yumruk olmuş karşıdakine vuruyor acımasızca.

Böyle tanık olduğum üç kavga ve sıkışan trafikten bunaldım. Bir yolunu bulup tekrar anayola çıktım. Biraz gittikten sonra da filmlerdeki gibi bir dinlenme yeri buldum ve orada konaklamaya karar verdim. Burası Şoförler Odasının yaptırdığı bir dinlenme yeriydi. Odalar çok güzel, temiz ve ucuzdu. Hele ticari ruhsat gösterenlere yarıdan da azdı fiyatı. Böyle bir yer varken bunca kamyoncunun neden arabalarında uyumakta ısrar ettiklerini inanın anlamak zor.

Neyse, yemeğimi yedim çayımı içtim. Vakit geçirmek için telefonuma sarıldım. Heyhat, burada her şey iyi güzeldi ancak her güzelin bir kusuru olduğundan burada da telefon çekmiyordu. Görevli:

-Bir tek Telsim çekiyor abi, boşuna uğraşma, dedi.

Aklıma geldi, benim yedek bir Telsim kartım vardı ve yakın çevrem de bunu biliyordu. Hemen kartı taktım fakat kontörü yoktu. Sordum yoktu kontör de kalmamıştı. Normal telefon kulübesi de vardı fakat onun da kartı yoktu.

Nasıl olduysa ful çeken bir cep telefonum vardı ancak dışarıyla bağlantım yoktu. Beni merak eden, normal hattımı arayıp kapsama alanı dışında olduğumu anlayınca da yedek hattımı arayacak dostlarımı beklemekten başka çarem yoktu.

Önceleri sohbet ederek vakit geçirmek için beklediğim telefon,  daha sonra yerini bir meraka bıraktı:

-Hadi sohbet etmek isteyenlerin akılan gelmedi yedek kartımı aramak. Peki yolda olduğumu bilen bana ulaşamayanlar da mı merak etmiyor beni?

Etmiyormuş; kalktım odaya geçtim. Duş aldım ve uykum gelene kadar da televizyon seyrettim. Bir yandan da gözüm telefonda. Uyudum, uyandım yola revan oldum. Yol bitti telefon çalmadı. Anladım ki kimse için vazgeçilmez değilim ben ve kimse de beni diğer hattımı arayacak kadar merak etmiyordu.

Hiç yorum yok: