KARATAY DİYETİ 2.AY RAPORU


Karatay Diyeti ile geçen ilk ayımı anlattığım yazım 5.500 kişi tarafından okununca paniğe kapıldım. Zira insanın tam olarak uymadığı bir diyet için sonuç yazması büyük bir sorumluluk. Fakat bir başka arkadaşım ise yazımı “gerçek bir insan hikayesi” olarak niteledi.

Evet, kitaplar-kurallar bir şeyler anlatır fakat bunların uygulanmasında herkesin hikayesi farklıdır ve bu hikayeler kitapta anlatılanların doğruluğunu/yanlışlığını da göstermez.

Önce kalabalık bir ailede büyümenin kuralları, sonra altı yıl yatılı okulun kuralları, kısa süreli üniversite öğrencisi özgürlüğünü müteakip ağır kuralları olan bir meslekte geçen 25 yıl bende kurallara karşı bir alerji oluşturdu. Hiçbir zaman sevemedim yaşamımı kısıtlayan kuralları ve her fırsatta ihlal etmeye çalıştım. O nedenle de yaşamımın hiçbir döneminde kurallara sıkı sıkıya uyan disiplinli, not alan, planlı ve çalışkan biri olamadım.

Yemem-içmem de öyle oldu. Ömrümün uzun bir zamanını karavana yemekleri, lokanta yemekleri ile geçirince sevdiğim yemekleri bulunca tabi ki kaçırmadım. Yemek konusunda hiçbir kısıtlamayı kabul etmedim. Fakat kilolarım yaşamımı daha fazla kısıtlamaya başlayınca diyet kaçınılmaz oldu ve bunlar arasından beni en az kısıtlayan Karatay Diyetinde karar kıldım. Ancak birinci ay raporunda da belirttiğim gibi, kısıtlamalarım hepsine uyamadım ve sonucu da gram seviyesinde aldım doğal olarak.

Görevim nedeniyle geçen ayı Biga’da geçirdim. Evin dışında geçen günler kurallara uyma konusunda en zor günlerdir. Zira seçenekleriniz sınırlıdır ve daha ziyade siz kurallara uymak zorunda kalırsınız. Biga günlerim de tam öyle oldu. Daha ilk günü Aşçı Sami’nin yemekleri ile tanıştığımda teslim bayrağını çektim ve suçluyu da ilan ettim:

-Sen en büyük diyetlerin katilisin, Aşçı Sami!

Yani bir tek Aşçı Sami olsa yine de iyi; Köfteci Ahmet, Köfteci Akif, Sülün Köfte, Aşçıoğlu Kır Lokantası, Biga İİBF Kantini ve Karabiga’daki Yakamoz Restoran. Yani ben bu kadar diyet katilini bir arada görmedim. 25 Yıllık meslek hayatımda bu kadar ağız tadıma uygun, bu kadar güzel ve lezzetli yemek bulabileceğim bir başka yer de görmedim. Doğal olarak diyeti ve kuralları bir kenara bıraktım. Fakat Karatay Diyetinin bana kazandırdığı alışkanlıklara devam ettim; ekmek yemedim, çayı şekersiz içmeye çalıştım. Ceviz içi, badem ve fındıktan oluşan kuruyemişimi atıştırmaya devam ettim. Tabi ki sabahları yumurta yeme alışkanlığını da.

Biga’da geçen bir ayım, istediğim ve uzun zamandır yiyemediğim lezzetli yemekleri tüketerek geçti. Pilavı az yedim. Nefis kelle paça çorbasını neredeyse gün aşırı içerek fakat aynı zamanda bir ömre sığacak kadar peynir tatlısını bir ayda yiyerek geçirdim.

Bu arada, lokantaya kadar günde dört defa yürüdüğümü de belirteyim. Ayrıca bir defa bira, iki defa da rakı içtiğimi de ekleyeyim. Bütün porsiyonların ölçülü olduğunu da söylemem lazım.

Evet, ben Biga’da geçen bir ayımı çok güzel yemekler yiyerek değişik lezzetler tadarak geçirdim. Diyeti bir kenara bıraktığım için hiç de tartılmadım. Eve dönünce yeniden diyete başlamak için baskülün üzerine çıkınca bir de ne göreyim, üç kilo eksilmişim.

Son bir ayımı tekrar düşününce, aslında diyeti bıraktım derken birkaç istisna dışında Karatay Diyetine uyduğumu gördüm ve üç kiloyu da o nedenle vermişim.

Evet, Karatay Diyeti işte böyle bir şey: hem istediğini yiyorsun hem de zayıflıyorsun. Biga’nın bütün lezzet duraklarına verdiğim “Diyet Katili” unvanını geri alıyorum ve Karatay Hocama da saygılarımı sunuyorum. Yaşasın Karatay Diyeti!

Hiç yorum yok: