KELİMELERDEN ZEHİRLİ OKLAR YAPMAK!

İlk maça gittiğimde beni en şaşırtan şey, rakip takım taraftarlarının birbirlerine toplu halde küfürlü tezahürat etmeleri değil, her taraftarın karşı tribünden rastgele seçtiği birini hedef alarak yaptığı küfürlerdi:
-Ulan gözlüklü, ben var ya senin ananı…
-Beyaz gömlekli, senin ta sülaleni…
Yani, biri neden ömründe ilk defa gördüğü birine bu kadar nefret dolu sözler söyler ki?
İşin ilginç tarafı, bunu yapanların çoğunun da dışarıda gördüğünüzde saygın biri olduğunu düşüneceğiniz tipler olması.
Arada yalancıktan birbirine hücum etmeler falan. Ama biliyorlar ki aradaki tel örgüler ve polis buna izin vermeyecek. Bunun güvencesinde, içindeki  bütün kızgınlıklarını ve öfkelerini dışarıya vurmaya gelmiş seyirci. Maç bahane. Bunun içindir ki uzun süre maç izlemeye gitmedim.Sadece yıllar sonra oğlumu götürdüm birkaç sefer.
İşte, benim “sosyal medya çıkalı maçlarda seyirci azaldı” teorim de buna dayanıyor. Zira içindeki öfkeyi ve kızgınlıkları dışa vurmak için sosyal medya geniş olanaklar sunuyor ve gördüğüm kadarıyla toplum da bunu doya doya kullanıyor.
Tek fark, bunun stat dışına taşarak bütün toplumu ve toplum önderlerini de kapsayacak şekilde genişlemiş olması.
Eskiden televizyonda bütçe görüşmeleri seyretmek, tartışma programları izlemek modaydı. Çünkü liderlerin nükte dolu konuşmaları ilgi çekerdi. Küfür etme ve dövüşme ihtiyacını ise toplum statlarda ve kahvehanelerde giderirdi.
Şimdi, ne toplumda ne de kanaat önderlerinde nükteli konuşmalar, zeka dolu atışmalar kaldı. Gazeteler bile “şu liderden çok önemli açıklamalar” diye manşet atıyor. Eskiden sadece liderlerin konuşmaları verilir, açıklamanın önemli olup olmadığına halk karar verirdi. Yakında, “vallahi de önemli açıklama yaptı” diye manşet atılırsa şaşırmayalım.
Hele sosyal medya tam bir felaket; koca koca adamların-kadınların paylaştığı ağza alınmayacak cümleler bütün ülkeyi bir büyük stada çevirmiş durumda. Bir hanım spikerin bile küfürlü paylaşım yaptığı düşünülürse durumun vahameti ortada.
Ahmet Altan, bir romanında “kariyer umudunu yitirmiş şirket çalışanları, zekalarını kelimelerden ok yapıp birbirine atıyorlardı” diye bir cümle okumuştum.
İşte özlediğimiz bu; toplumun ve toplum önderlerinin zekalarıyla kelimelerden yaptıkları zehirli okları birbirine atarak kavga etmeleri. İlle de kavga gerekiyorsa.
Ben şahsen özellikle mecliste ve üniversitelerde kavga-dövüşe anlam veremiyorum. Çünkü dövüş, sözün bittiği yerde başlar. Eğer bir mecliste ve üniversitede de söz bitmişse toplum ne yapsın?
Aynı şey sosyal medya için de geçerli; statta tel örgüler ve polisin arkasında atıp-tutan seyirci gibi, sosyal medyada da sahte isimlerin arkasına ve teknolojiye sığınarak işkembe-i kübradan atıp-tutuyor gazeteciler, okumuşlar.
Ben kendi adıma, topluma, kanaat önderlerine ve sosyal medya arkadaşlarıma bir çağrı yapıyorum:

-Kavga edecekseniz, zekanızı küfür yerine kelimelerden zehirli oklar yapmak için kullanın. Yapmayacaksanız da susun. Bazen susmak da çok şey anlatır.

Hiç yorum yok: