YILMAZ GÜNEY İLE SADDAM’IN ORTAK ÖZELLİĞİ


Bugünlerde yeni moda başlamış; spor programlarına hafif dekolteli kadın sunucular konmuş. Amaç kanallar arasında gezinti yapanların takılmasıymış. O nedenle onlar görünüyor, spor adamları konuşuyormuş.

Ben de dün akşam kanallar arasında film bulmak amacıyla gezinirken bir soruyu duyunca takıldım kaldım:

-Yılmaz Güney ve Saddam’ın ortak özelliği nedir?

Bu sorunun sorulduğu kişi Fatoş Güney’di. Kadıncağız, hatırlayamamanın sıkıntısı ile soran gözlerle baktı. Ne yalan söyleyeyim benim de ilk aklıma gelen “ölüm” oldu. Değilmiş:

-İkisinin de 1937 yılında doğmuş olmaları!

Fatoş Güney, itiraz etti:

-Nüfusta öyle yazıyormuş ancak kendisi de bilmiyordu kesin tarihi.

Şimdi ne demek lazım? Öncelikle kendime kızdım. Ne bekliyordun ki; ikisinin de Oscar almış olmalarını mı?

Programı seyrettiğim için zamanımı boşa harcadığımı düşünsem de yine de bazı çıkarımlarda bulunmadan edemedim:

a)Soruyu soran, eski bir Cumhuriyet Gazetesi Yazarının oğluydu. Babasıyla birlikte program yapıyorlarmış TRT’de. Hem Cumhuriyet Yazarı olmak hem TRT’de program yapmak mümkün değildir pek. O nedenle eski olmak gerekir. Zira bir tablonun,  bir heykelin ne kadar eskisi makbulse Cumhuriyet Yazarının da eskisi makbuldür.

b)Baba, oğlunun bu lüzumsuz sorusundan hiç rahatsız değil. Bilakis çok memnun. İçinden “oğlum bu da sorulacak soru mu” yerine “bizim oğlan bu soruyla yerini sağlamlaştırdı” diye düşünmüş olmalı.

c) Program programa benzemezse soranın da soracak daha önemli bir sorusu yoksa gereklidir böyle lüzumlu sorular. Nitekim, maçlarda da bol bulunur böyle lüzumlu bilgiler. Spiker bakıyor, maçta futbol adına bir şey yok, futbolcularda da futbol adına bir hareket. Takımlarımızın uluslararası turnuvalardaki durumu da ortada. Başlıyor bilgi vermeye:

     Ahmet’in bu golü yüzler kulübüne girmesine az kalması açısından önem taşıyor!

     Hasan, bu golüyle “dünyada burnunu karıştırırken gol atan ilk oyuncu olma unvanını kazandı!

d) Bir yazar söylemişti “orta çağa dönüyoruz” diye. Evet, etrafımıza baktığımızda “babasının yerine devlet başkanı olmalar”, “babasıyla aynı mesleği icra etmeler” gırla gidiyor. Diyeceksiniz “sana ne”, haklısınız. Ancak madem orta çağa dönüyoruz, madem bazı lüzumsuz bilgiler işe yarıyor, o zaman oğlumun geleceği ile ilgili endişelerim yersiz demektir.

Oğlumun, bir devlet başkanı veya bir gazeteci ya da bir televizyonu olması mümkün olmasa da ünlü bir şair veya ressam olması kaçınılmaz. Ne de olsa Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Behçet Kemal Çağlar ile ortak bir özelliği var; babalarının mesleği aynı!


NOT:Fotoğrafta oğlum Göcek Bedri Rahmi Koyundaki resmin önünde..

Hiç yorum yok: