KİTABIN SEZERYANLA DOĞUMU

Geçenlerde Yaratıcı Yazarlık Atölyesine devam ettiğimi öğrenen arkadaşım sordu:

-Senin kitap gelecek fuara yetişir değil mi?

Arkadaşım sormakta haklıydı zira o sırada televizyonda İstanbul Kitap Fuarı ile ilgili bir haber vardı.

Ertesi günü de bir fotoğraf derneğinin eski başkanı olan arkadaşım:

-Senin kitabın arka kapağında yer alacak fotoğrafını ben çekeceğim tamam mı, diye hatırlattı.

Akşamına da arada bira içerek okumaktan yazmaktan konuştuğumuz bir başka arkadaşım da, “Abi senin kitap tutar, ne de olsa ülkenin bir dönemine ışık tutacak” demesin mi?

Birden panikledim. Hayal kurmak güzel belki paylaşmak ta ancak ayarı fazla kaçınca böyle sonuçları olabiliyor demek.

Tamam, benim iki yıl önce yazmaya başladığım henüz 20 sayfası yazılabilmiş bir romanım var. Fakat romanda yer alan “kompleksli, yüzünde meymenet olmayan” bir karaktere hala uygun isim bulamadığımdan ötürü romanıma bir kelime ekleyebilmiş değilim.

Bu arada, kafamdakileri kağıda dökmek için pratik yol arayışlarım da devam ediyor. Şöyle söylediğimi yazan bir program olsa da yazıversem kafamdakileri. Araştırmalarıma göre İngilizce de varmış böyle bir program. Hatta çok ünlü bir yazar da bu yöntemle yazıyormuş romanlarını. Lakin bizde henüz TÜBİTAK’ın benzer bir program çalışması sonuçlanmamış. “Katibim” isimli söyleneni yazacak program henüz kullanıma hazır değilmiş.

Ben böyle paniklemiş bir vaziyette düşünürken aklıma bir çözüm geldi. Madem ki ben kafamdakileri kağıda dökemiyorum o halde normal doğum yapamayan kadınların bebeğinin sezeryanla alınması gibi beynimdekilerin  de ameliyatla alınıp kağıda dökülmesi mümkün olamaz mı?

Evet tıp camiası, edebiyat camiası ve etrafımdaki insanlar beynimdekileri kağıda dökebilmem için ellerinden geleni yapıyorlar. Siz de bu işe bir el atsanız, kafamdakileri kağıda dökmeme yardım etseniz olmaz mı?


Hiç yorum yok: