EN SONUNDA


Son otuz yılında en az elli milyar doları soyuldu bu ülkenin. Sadece kaynakları soyulmadı, değerleri de yerle bir edildi.  Doğru yanlış, yanlış da doğru haline geldi. “Ülkeye hizmet asla cezasız kalmaz” sözü bu dönemde söylendi.

Bütün kurallara, kurumlara rağmen nasıl olabildi bu? Kuralları kişiler aracılığıyla bertaraf ederek. En eski devlet geleneği olmaktan kazanılan kurallar, devleti kendi kendine gider hale getirmiş. O nedenle belli görevlere kimi getirseniz fark etmedi. Sistem kendi kendini yönetti. Gelen görevliler de baktılar “sistem yürüyor, onlar da kamu kaynaklarını yürütmenin yollarını aradılar”.

En akıllıca yaptıkları da, çalıştıkları kuruma değil, kendilerini bu göreve getirenlere hizmet etmek oldu. Onlar iyi biliyorlardı ki, o kişiler olmasa bu koltukları rüyalarında bile göremezlerdi. O nedenle kendilerini bu koltuklara oturtanlara hizmet ettiler. Onlar ne isterse yaptılar.

O nedenle sadece kamu kaynaklarını yürütmekle kalmadılar aynı zamanda istenen kişileri işe almak, istenenleri tayin etmek gibi ne söylenirse yaptılar. Neredeyse yaptıkları doğru iş sayılır hale geldi. O da günde iki sefer doğruyu gösteren durmuş bir saatten fazla değil.

Binlerce insan alınacak kişilerin belli olduğu sınavlarda figüranlık yaptılar farkında olmadan. Binlerce genç evlenmek için bunlardan adalet umdu, iş umdu. Binlerce yetişmiş beyin takdir edilmeyi bekledi. Binlerce dürüst iş sahibi adil bir ihale bekledi. Herkesin hayallerini yıktılar, umutlarını yok ettiler kısacası.

Evet, bütün bunlar olurken siz ne yaptınız derseniz, elimiz “elinden geleni” yapmaya çalışırken ağzımız “suskun kaldı”. Hem “ele” engel olmamak hem de “etik” kaygılarla. Ağzımızın da konuşacağı günler de gelir bir gün nasılsa.

O günler gelmeden aklıma gelen bir hikayeyi kısaca anlatayım. Bu dönemde önemli bir görev üstlenen, döneme uygun olarak kendini bu göreve getirenlere hizmeti şiar haline getirmiş biri. Görevinin son demlerinde oğlu eğitim fakültelerinin beden eğitim bölümüne girmek için yetenek sınavlarına girmiş fakat kaybetmiş.

Oğlunun bu sınav için nasıl hazırlandığını, sınavda yapılan haksızlıkları, oğlunun yıkılan hayallerini uzun uzun anlattıktan sonra derin bir iç çekerek o cümleyi söyledi:

- Ben de çok haksızlık yaptım. Nice işçi ve memur alım sınavlarında, unvan yükseltme sınavlarında ne denirse yaptım. Ancak oğlumun başına gelince anlayabildim bunun nasıl bir şey olduğunu.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok acı bir özeleştiri olmuş..okun ucu kendine dönünce anlaması kötü tabii:(( ümit ben..