DAĞDAKİ ÇOBANI RAHAT BIRAKIN!


Geçen yıl Ankara’da, Yüksel Caddesinde ,oturduğum kafenin önünde bir protesto gösterisi vardı. Baktım otuz yıldır söylenen aynı sözler, atılan aynı sloganlar ve hala dinleyenle göz teması kurmadan elindeki metni okuyan konuşmacılar. Tabi ki yanında megafonu tutan bir başkası.

Herşey aynıydı ancak gerek dinleyenlerde gerekse oradan geçmekte olanlar da bir heyecan yoktu doğal olarak. Ve bir “görev savma”şeklinde geçen gösteri, aynı heyecansızlıkla sona erdi.

Geçen facebookta gördüğüm bir paylaşımda da aynı şeyleri hissettim:
Dağdaki çoban muhtarını seçebilecek ama üniversitedeki profesör rektörünü seçemeyecek... Pozitif ayrımcılık diye işte ben buna derim!

Rektörlük seçiminin kaldırılmasını, yıllar önce “dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir mi?” diyen bir eski manken-oyuncunun sözüyle protesto eden bir akademisyen.

Diyeceksiniz ki “dağdaki çoban bir simge”. Ben de onu diyorum zaten; dağdaki çoban yıllar öncesinin dağdaki çobanı değil. Zira günümüzde dağdaki çoban:

-Hayvanlarını doğal olarak besleyen, onları gezdirerek organik ve lezzetli et üreten, onları dar alanlara hapsederek havayı kirletmeyen,  hormon vererek onların kilo almalarına çabalamayan biridir.

-Çevrecidir, doğaseverler gibi etrafa pet şişe ve diğer artıklarını atarak çevreyi kirletmez.

-Hayvan sevdiğini iddia edenler gibi, hayvanları evlere hapseden, onları doğal ortamlarından alıkoyarak eziyet eden kişi değildir.

-Aç gözlü değildir.Kar hırsıyla hayvanların sütlerinin tamamını sağmaz bir kısmını yavrularına  bırakır.

-Sanatçıdır, hayvanlarına kaval çalar.

Bu kadar doğruyu yan yana getirmiş bir meslek gurubunu “yanlışın” ve  “yanlış seçimin” sembolü yapmak onlara yapılmış çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Kaldı ki toplumun büyük bir kesiminin köy kökenli olduğu dikkate alındığında, bir şekilde dağdaki çobanla gönül bağı olan büyük halk kesimlerini dışlayan hiçbir kavganın bu üslupla haklılığını anlatması mümkün değildir.

Rektör seçimlerinin kaldırılmasında sonuna kadar haklı olan akademisyenlerimiz için de durum aynıdır.


Ne demişler, “kurtuluş yok tek başına!

Hiç yorum yok: