Gazetelerden öğrendiğimize göre, Gezi olayları sırasında tutuklanan iki
şüphelinin aylık tutukluluk incelemesi sırasında hâkim cebinden çıkardığı flash
diskteki kararı mahkeme tutanağına geçirmiş.
Bir hakimin teknolojiden yararlanması, flash diskten kopyalama
yapmasında yadırganacak bir şey yok. Hepimiz zaman zaman işimizde benzer
şeyleri yapıyoruz. Bu olayda benim yadırgadığım husus, hakimin kararını önceden
vermiş ve hazırlamış olarak duruşmaya gelmesidir.
Bu olay bana mecliste iktidar partisi milletvekillerinin oylama
yapılacağı sırada elleri havada kulisten genel kurul salonuna girmelerini
hatırlattı: “nasılsa evet diyeceğiz, görevimiz el kaldırmak, genel kurulda ne
konuşulmuş, kararda ne yazıyor önemli değil” düşüncesi.
Vekillerin bu tutumu nedeniyle bazı oylamalarda yanlış oy kullanmaları
gibi kazalar da yaşandı zaman zaman.
Oysa meclisteki görüşmelerin de, düzenlenen toplantıların da ve mahkemede
yapılan duruşmanın da bir amacı var: konunun görüşülmesi, tartışılması, herhangi
bir yanlışlığın ve değişik fikirlerin ortaya konması.
Bu usullerin formalite haline gelmesi kurumları ve kuralları işlevsiz
hale getirir. Nitekim bu ülkede imla yanlışlığı ve cümle düşüklüğü nedeniyle
cumhurbaşkanınca veto edilen kanunlar oldu. Düşünebiliyor musunuz, milyonları
ilgilendiren bir yasa çıkıyor ve yasanın geçtiği bütün aşamalarda yasadaki imla
hatası ve cümle düşüklüğü bile fark edilemiyor. Neden? Yasanın çıkarken geçtiği
bütün aşamalarda yeterli inceleme, görüşme ve tartışma yapılmadığı için.
Hakimin önceden verdiği bir kararı flash diskten tutanağa geçirmesi
bana bunu hatırlattı. İster misiniz mahkeme kararları da imla hatası ve cümle
düşüklüğü nedeniyle bir bir Yargıtay’dan dönmeye başlasın ve hatta sonunda Yargıtay’ın
yeri Türk Dil Kurumu alsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder