Tuncel Kurtiz’in istediği köye gömülme arzusunun yerine
getirilemeyeceği haberi üzerine kimse, “memlekete bunca sene hizmet etmiş bir
insan” veya “böylesine büyük bir sanatçı” diye başlayan cümleler kurmasın. Bir
insan, neden istediği yere neden gömülemiyor, diye sorsun.
Hayır, Kurtiz’in cenazesini kabul etmeyen köye de tepki yağdırmasın. Zira
Kurtiz yalnız değil bu ülkede. Sadece onun başına gelince duyuldu insanımızın ne
kadar ayrıştığı, hepsi bu.
Zira daha önce de gömüldüğü mezarlıktan çıkarılan PKK’lı oldu bu ülkede
ve yine Hristiyan olduğu için gömüldüğü yerden cenazesi çıkarılarak ülkesine
gönderilen turist.
Bir de gömüldüğü yerde rahat edemeyen var bu ülkede: Can Yücel ve onun
gibi mezarları tahrip edilen diğerleri. Aynı kaygılarla Nazım Hikmet’in mezarı hala
bir Anadolu köyündeki çınar ağacının dibine gömülemedi.
Bu ülkede, ister büyük sanatçı olsun, ister yazar ya da hiçbir meziyeti
olmayan biri. Öldüğünde gömülecek bir metrelik toprak bulamıyorsa, sırf etnik
kimliği, dini, inancı veya inançsızlığı yüzünden bu muameleyi görüyorsa, şapkamızı
önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor.
Yıllardır yaşanan olaylara medya ve sosyal medyanın bakış açısıyla
bakacak olursak: bütün Türklerin ırkçı, bütün Kürtlerin bölücü, bütün Müslümanların
insan kesici, bütün Alevilerin yakılası, bütün erkeklerin de cani olduğu,
kısacası bizden başka herkesin “öteki” olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Evet, yıllardır pompalanan ve yapılan eylemlerle de desteklenen
ayrıştırmacı çabalar nihayet sonuç vermiş ve sonunda istediği zaferi kazanmış
durumda. Biz bu çabaların farkına varmadığımız ve buna izin verdiğimiz sürece
de yeni zaferler kazanmaya devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder