İlk defa bir
meslektaşım söyledi bunu:
-Siz önce adamı göklere
çıkarıyorsunuz, sonra da ipe çekiyorsunuz!
-Peki, ikisini de hak
ediyorlar mı?
-Tabi ki hak ediyorlar ancak
önceden uyarsanız ipe çekmeniz gerekmeyebilir.
Bu davranışın
psikolojide bir adı anlamı var okumuştum bir yerde. Şimdi hem hatırlamıyorum.
Tekrar okumak, araştırmak da istemiyorum. Peki, okumadan araştırmadan yazı
yazılır mı? Yazdım gitti, ne yapalım?
Evet, insan ilişkilerinde
de bir sarı ışık gerekli belki de. Nasıl bir trafik ışığı kırmızı veya yeşilin
yanacağını önceden haber veriyor, insan ilişkilerinde de yanmalı sarı ışık. Ki
karşıdaki anlasın ki kırmızı yanacak ya da yeşil. Futbol maçlarında var
benzeri. Sarı kart; bir daha yaparsan kırmızı geliyor! Ancak bazı haller var ki
direkt kırmızı. İkazı yok.
Trafikte sarı ışık
insanları kırmızı ya da yeşile karşı uyarır ki zamanında önlem alınsın, hız
ayarlansın. Buna da fren mesafesi deniyor sanırım. Yoksa aniden yanan kırmızı
ışık sizi bir TIR’ın altına sokabilir. Peki, insan ilişkilerinde fren mesafesi
gerekli mi? Hiç sanmıyorum. Bir özür bir tatlı söz çözer her şeyi. Yeter ki
hızlı gittiğinin kuralları çiğnediğinin farkına varabilsin insan.
Bir gün kendisinden hiç
ummadığım bir davranış gördüğüm, büyük hayal kırıklığı yaşadığım bir
arkadaşıma:
-Bunca yıllık bir
arkadaşlığımız dostluğumuz var. Değdi mi yaptığına? Oysa ben seni çok
sevmiştim!
-Sevmeseydin!
Evet, bu kadar basit.
Anladım ki bazı insanlar ilişkilerinde duygularına göre hareket ediyorlar
bazıları mantık. Hani diplomaside her şey ölçülü, her şey hesaplı ya. Devlet Başkanı diğerini
öperse bir manası var. İki defa öperse de, elini tokalaşırken sallarsa da, diğer
elini omzuna dokunursa da, ellerini bağlarsa da. Sonra konuşmalardaki kelimeler
falan her şeyin bir anlamı var. O nedenle her şey ölçülü, her şey bir mesaj
içeriyor.
Diyeceğim o ki; sarı
ışık diplomatlar için gerekli. İnsan ilişkilerinde de ölçüp biçenler için.
İnsan ilişkilerinde duygularına göre hareket edenlere gerekmez sarı ışık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder