Eskiden kitapların arkasında genelde sadece yazarın fotoğrafı
bulunurdu ve fotoğrafçının da adı yer alırdı. İsa Çelik ismi oradan aklımda
kalmıştır. Aziz Nesin’in kitaplarının arkasında ise Nesin Vakfı çocuklarının
Aziz Dedeleriyle fotoğrafı vardı ve yine Vakfa aşinalığımız da oradandır.
Şimdi ise kitapların arkasında tanıtım yazıları var.Tıpkı
film fragmanı gibi.
Kitabın “ürüne” dönüşmesi bu, anladım kadarıyla.
Buna itirazım yok, olabilir. Tabi ki kitabın arkasında yazan
unsurların kitabın içinde bulunması şartıyla.
Efendim, geçen gün arkadaşlarımın şiddetle tavsiye
ettikleri, dünyaca ünlü bir yazarın kitabını aldım. Arkasında “yazarın esprili
üslubu ve kıvrak zekası ile okuyucuyu bir alemde gezdireceği vaat ediliyordu.
Hemen merakla okumaya başladım ve kısa sürede de bitirdim.
Kitabı çok beğendim fakat kitapta “yazarın kıvrak zekası” neyse de esprili üslubundan
eser yoktu. Hatta kitapta espri olmadığı gibi “espri yapılmaya teşebbüs” de
yoktu, ki espriyi anlamamış olayım.
Yani, kitap güzel, akıcı. Yazarın ustalığına da diyecek bir
şey yok. Ancak ne gerek var kitabın içinde olmayan şeyleri arkasında varmış
gibi okuyucuyu kandırmaya.
Benim için kitap hala “yerde bulup öperek alnımıza konduktan
sonra bir kenara konulan ekmek parçası” kadar mukaddes bir şey. Yazar da
yayınevi de bir tüccar değil benim nezdimde.
Ancak yayınevleri bu şekilde kitabı bir meta haline
getirmeye devam ederlerse, okuyucunun da bir tüketici olarak kitabın tanıtım
yazısı ile içindeki fark nedeniyle kitabı ayıplı mal olarak iade etme veya “firmayı”
tüketici hakem heyetlerine şikayet hakkı
doğar.
Benden söylemesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder