Klasik öğrenci sorusudur; bu bilgi bizim ne işimize yarayacak? Bir
insanın ömründe neler yaşayacağı, ne zaman başına ne geleceği bilinemediğinden
hangi bilginin ne işe yarayacağı sorusuna yanıt vermek zordur. Ve bu soruya yanıt
verme kaygısı ile yapılacak bir eğitimde de verilecek bilgi kalmaz.
Benim bunu sorgulayacak lüksüm olmadı. Okuyacaksın dediler, denileni
yaptık. Şimdi soracak lüksüm var belki ancak bu sefer de bu konuda bilgili
değilim. Söz söyleyecek donanıma sahip değilim. O nedenle susuyorum.
Ben sadece, “madem aldık bilgiyi, bari işimize yarasın” diyorum.
Öğrenim hayatım boyunca edindiğim bilgilere gözüm gibi bakıyor, unutmamaya
çalışıyorum sadece:
- Madem girmiş aklıma bari bir işe yarasın!
Yaza yaza yaşamımda anlatılmadık bir şey kalmadı desem de hala var
anlatılacaklar. Kolay mı kırk yedi yıl geçmiş.
Efendim, ben ömrümün üç yaz tatilinde kuran kursuna gittim. Diyanetin
açmış olduğu bir kursa. Aklımız denizde olsa da herkes gibi ben de yarım günümü
orada geçirmek durumundaydım. İyi ki de öyleydi. Zira yaşamımın dinle ilgili
aydınlanma dönemimi yaşadım bu sayede ve yaşamda bu konuda karşılaşacağım her
konuyu analiz edebilecek kadar bilgilerle de donanmış oldum. Hala o bilgilerle
idare ediyorum. Kafam net bu konuda ve ne yapıyorsam da bilerek yapıyorum.
Kurs, ayrı bir binada sınıfları olan bir yerdi. Bizim sınıfta yaklaşık
kırk-elli öğrenci vardı ve sınıfın başkanı da bendim. Okul gibi sıralarda
oturuyorduk ve hocamız da öyle sarıklı-eli sopalı biri değildi. En önemlisi de,
çok bilgili, gerçekten inançlı ve bağnaz olmayan bir hocaydı. Bir amaca nefer
yetiştirmek değildi derdi. Bizleri bilgilendirmekti ve sağ olsun din konusunda
o bilgiler hala ışık tutuyor yolumuza. Hocamız, katı kurallar yerine helal-haram,
temizlik, iyi insan olmak, çalışkanlık, yardımlaşma ve Allah korkusu gibi konulara
ağırlık veriyordu.
Okuduğumuz kitaplar da öyleydi. Bilgilendirici ve bağnazlıktan uzak.
Ben hepsini aklıma yazdım. Severek ve isteyerek bütün sureleri, duaları da
ezberledim. Hatta herkes günde bir sure ezberlerken ben iki hatta kısa olursa
üç sure ezberliyordum. Sınıf başkanlığı öyle tesadüfi bir şey değildi yani.
Her iyi şey gibi bunun da sonu geldi. Nedenini bilmiyorum ama kurs camide hocanın
odasına taşındı. Odada da yaklaşık on öğrenciydik. Eski hocamız gitmiş yerine
başka hoca gelmişti.
Maalesef değişen sadece kurs yeri ve hoca değildi. Hocanın
üslubu, anlattıkları da değişmişti. Ben ise artık kuran okumaya geçmiştim. Niyetim
iyice öğrenip bırakmaktı kursu. Fakat bir gün hoca yanında dizüstü oturduğu
için (hepimiz yerde öyle oturuyorduk) dizleri açıkta kalan kızın dizlerini
okşayarak:
-Bilmem ne yaptığımın Atatürk’ü, kaldırmasaydı çarşafı da şu
dizceğizleriniz açıkta kalmasaydı, dedi.
Bizim ailede, dinlediğimiz kurtuluş savaşı öyküleri, Yunan işgali ile
ilgili anılar ve dedelerimden birinin efe diğerinin de köyün ilk yeni Türkçe okuyanı
olması nedeniyle Atatürk bir tabudur. Aleyhine değil konuşmak, iması bile
düşünülemezdi. O nedenle hocanın bu sözleri beni çok kızdırdı ancak yapabileceğim
bir şey yoktu. Kursu bıraktım sadece.
Kursu bırakma nedenimi sadece aileme söylemiş başka kimseye bir şey söylememiştim.
Fakat hoca ve etrafımız merak içindeydi. Hocanın kursa dönmem için yaptığı
çağrılara da yanıt vermedim. Hocayı gördüğüm yerde de kaçtım.
Kaç kaç nereye kadar? Bir akşamüzeri köyün iskelesinde tek başıma
yürürken iskelenin girişinde hocayı gördüm. Mecburen hocanın yanından geçmek
zorundaydım. Artık kaçacak yer yoktu. O da dönmemi bekliyordu zaten.
Hemen aklıma kertenkele geldi. Hani fen bilgisi dersinde öğrenmiştik ya;
kertenkele, kendinden güçlü düşmanları
ile baş edebilmek için aniden kuyruğunu bırakır ve karşısındakinin
şaşkınlığından yararlanarak kaçıp kurtulurdu ya ben de öyle yapacaktım. Nitekim
hoca sordu:
-Kursa neden gelmiyorsun?
-Siz kurstaki kızların dizlerini okşayıp Atatürk’e söverseniz ben de
gelmem!
Kim demiş “kertenkele ile ilgili bilgi ne işe yarar” diye. Bal gibi de
yaradı bana. Şaşkınlıktan dona kalmış hocayı iskelede bırakarak kaçtım
kurtuldum oradan. Bir daha da ne soran oldu kursa neden gitmediğimi ne de
yolumu çeviren.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder