Çocukluğumu genelde kitap
okuyarak geçirdiğim için sokakta top oynamışlığım pek yoktur. O nedenle ömrümde
attığım gol beşi geçmez. Fakülte yıllarında, mecburiyetten sayı doldurmak için
alındığım takımlarda yaptığım hareketler alay konusu olmuştur.
Bir defasında, futbolla ilgili
bir konuda verdiğim cevap yıllarca “Erkan sen futboldan anlarsın” şeklinde
slogan haline gelmiştir. Fakat aradan yıllar geçmiş, Erkan büyümüş, blog
yazmaya başlamış ve bir gün futbolla ilgili yazdığı yazı Milliyet Skorerde
yayınlanmış hatta google’da arandığında skorer yazarları arasında olduğu
görünmektedir.
O da bunu arkadaşlarına göndermiş ve “evet ben
futboldan anlarım, var mı sizin spor yazarlığınız” demiştir.
Bazı konularda yazdığım
bloglar, blog alemini aşmış, diğer
internet sitelerinde yayınlanır hale gelmiştir. Örneğin diziler üzerine
yazdığım yazıları okuyan bazı otoriteler, “sizin dizilere farklı bir bakışınız
var, yazılarınızı bizim sitede yayınlayabilir miyiz” demiş ve benim onayımla
yazılarım dizi sitelerinde de yayınlanmıştır.
Bu yayınlar karşılığında herhangi
bir telif ödenmemiş, sadece oralarda yer alan “yazarın diğer yazıları”
ibaresiyle tatmin olunmuştur.
Geçen gün de yine bir mail aldım.”Yeme-içme
konusunda yazdığınız yazılar dikkatimizi çekti. Sizi platformumuza bekliyoruz”
deniyordu mailde.
Düşünün nasıl bir yeteneğim
varsa, “sütlacın neden yapıldığını bilmeyen” üç kadınla ilgili yazdığım yazı
onca yemek tarifi yapılan platformun dikkatini çekmiş ve yazılarımın oralarda
yayınlanması teklif edilmiştir.
İşten güçten vakit bulsam diğer
blogerlerle polemiğe girip gençliğimizde özendiğim “Uğur Mumcu-Nazlı Ilıcak
atışmalarını” bile gerçekleştirme olanağı veriyor blog yazarlığı insana.
Demem o ki, blog yazarlığı,
ömründe beş gol atmış insanı spor yazarı, hayatında yumurta kırmamış birini “yeme-içme
uzmanı” ve dizi seyrederek fikrini yazanı da eleştirmen yapabiliyor.
İnanmayan adını yazıp google’a
baksın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder