Gazetenin manşeti aynen şöyle:
-Ye-iç-yat dönemi bitti, çalış-öde-sat dönemi başladı!
Anladığımız kadarıyla, Yunanistan, şimdiye kadar yemiş,içmiş yatmış,
bundan sonra çalışacak ödeyecek ve satacak böylelikle düze çıkacak. Çünkü öyle
emrediliyor alacaklıları.
Peki, bu size tanıdık geliyor mu?
Şöyle etrafımıza ve biraz yakın geçmişe bakınca ne görüyoruz? Üretmek
yerine tarımsal destekle ayakta duran köylümüz, ekonomik kriz nedeniyle satmak
zorunda kaldığımız KİT’ler, bunun sonucu artan işsizlik size de tanıdık geldi
mi?
Hayat bana yaptığım askerlikte ve fakülte sonrası yaşadığım işsizlik
döneminde çaresizliği öğretti, yani öğrenilmiş çaresizliği. Yaşamımın bundan
sonrası da hep aklımda oldu askerlikten kaçılamayacağı ve işsizliğin ne kadar
kötü bir şey olduğu.
Yalnızca insanlara öğretilmiyor çaresizlik, ülkeler de bundan alıyor
nasibini; AB üyesi de olsan, büyük devletlerin sana dayattığı şeyleri yapmak
zorundasın. Onlara karşı gelecek partileri iktidara da getirsen, referandumda %
61’le isteklerini kabul etmiyorum da desen onlar öyle güçlüler ki istediklerini
yapmazsan bankaların önünde 60 euro için kuyrukta beklersin, biraz daha
diklenirsen aç kalırsın.
Nasıl Arap Baharının o ülke halkı için bahar olmadığı artık anlaşılmışsa
Avrupa’daki sol isyanın da işe yaramayacağı anlaşılmıştır.Daha doğrusu
Yunanistan üzerinden diğer ülke halklarına sopa gösterilmiştir.
“Ne yapmak lazım, isyan edilmeyecek mi?” diyecek olursanız, AB’ye
girdik diye ya da İMF borç verdi diye alınan kaynakları tüketmek yerine üretime
aktarmak, borç karşılığı 90 yılda kurulan büyük devlet işletmelerini on yılda
satmak yerine onları iyileştirmek, devlet desteği alıyorum nasılsa diye
tarlaları boş bırakmak yerine üretmek, dayatılan düşük kur nedeniyle ithal
ürünlere değil yerliye rağbet etmek
gerekir kanımca.
Yoksa bir gün deniz biter ve “ye-iç-yat dönemi bitti çalış-öde-sat
dönemi başladı” denir bize de.
Benden uyarması…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder