İnternette en sevdiğim şey bir sayfadan çıktığımda karşıma çıkan “başarıyla
çıkış yaptınız” yazısı. Akşama kadar görüyorum bu yazıyı ve çok mutlu oluyorum.
Neticede ellisinden sonra “başarı” kelimesi ile karşılaşmak çok da kolay bir şey
değil.
Yine Milli Piyango çekiliş sonucuna bakmak da çok mutlu ediyor beni.
Amorti bile kazansanız karşınıza kocaman yazılar çıkıyor: “Tebrikler kazandınız”.
Bir yandan da ekran yanıp sönüyor. Sonuçta ödediğiniz parayı geri alsanız da
tebrik edilmek, kutlanmak güzel bir şey.
Geçen gün de uzun zamandır haber alamadığım bir arkadaşın adını Google’da
aradım. Efsane diyet başarılarının anlatıldığı bir sayfada adına rastladım.
Baktım ad, soyad, boy, yaş ve kilo bilgileri doğru. Fakat arkadaşın bu diyet
başarıları sitesinde yer almasını sağlayan “verdiği kilo” bilgisi çok ilginç:
0,19 KG vermiş arkadaşım. Yani 190 gram.
Eh, madem ortada bir başarı var ve marifet de iltifata tabi, derhal
kendisini aradım:
-Tebrik ederim!
-Hayırdır?
-190 Gram vermişsin.
-Ne 190’ı, ne gramı?
-İnternette gördüm. Bu başarın sanal aleme de taşınmış.
Arkadaş kendisiyle dalga geçtiğimi sandı fakat dediğim yöntemle
arayınca 190 gram verdiği için “efsane diyet başarıları” sitesinde yer aldığını
gördü. Sonra hatırladı, meğer bir yakınının tavsiyesi ile bu siteye girmiş
sonra girdiğini de yazdığını da unutmuş.
Yukarıdaki örneklere bakınca, insanların ve özellikle de gençlerin
neden bilgisayar ve telefonlarının ekranlarından başlarını kaldırmadıkları
anlaşılıyor. Bizim gibi sürekli etrafını eleştiren, ne yapsanız memnun olmayan
ve asla takdir etmeyen bir toplumda, insanların kendilerini başarılı gören
ekranlara yönelmesi doğal.
Ayrıca zevkli de. Bütün icatları başka toplumlar yapsın sen kullan,
bütün Nobelleri başkaları alsın ancak sen bir sayfadan çıkmak için “çıkış” ı
tıkladığın için başarılı ol, amorti kazandığın için tebrikleri kabul et ve 190
gram verdiğin için de “efsane diyet başarıları” sitesinde adın geçsin.
Ne güzel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder