“Gözünde çepel var” denir benim gibilere. Olmadık bir şey gözüme
takılır. Ya da kırk yılda olan bir şey bana denk gelir. Ortaokulda resim
öğretmenimiz ünlü bir ressamın yaptığı resimlerin fotoğraflarını dağıttı,
tekrar yapıyoruz. Benimki bir körfezde bir sürü tekneyi gösteren bir resim.
Tekneler ve doğal olarak suya yansımaları.
Baktım küçük bir teknenin yansıması yapılmamış. Söyledim öğretmenime,
inanamadı. İnceleyince o da anladı ki koskoca ressam küçük teknelerin birinin
suya yansımasını unutmuş ya da özellikle yapmamış. Hocam takdir ettiyse de
benim yaptığım resimde hatayı telafi etmediğimi görünce takdirini geri aldı.
İnsan inandığını yapmalı…
Bir başka sefer de tesadüfen bir yazarın oğlunun daha sonra da kendinin
kitabını okuyunca anladım ki oğlu babasının kahramanlarından yararlanıyor.
Diyeceğim o ki, hep beni bulur bazı şeyler. Gayretim olmasa da bazı
şeyleri söylemek, ifşa etmek de bana düşer tesadüfen.
Şöyle anlatayım, yirmili yaşlarda bir işyerinde çalışıyorum. Bir akşam
işyeri korosunun konseri var. Baktım herkes orada. Amir, memur, çoluk-çocuk. Ben
yeniyim, bazılarını şahsen tanısam da isimlerini bilmiyorum. Arkamda oturan,
eli bir kadının omzunda bir eleman bir şey önerdi. Önce cazip geldi ancak daha
sonra vazgeçtim. Kendisine de söyledim.
Bir öğle yemeğinde yemekhanede o adamın yanındaki kadın:
-Geliyorsunuz değil mi bu akşam?
-Gelmeyeceğimi eşinize söyledim.
-Eşim mi?
-Evet, hani geçen akşam eli omzunuzda olan beye.
-Haaaa, siz Nevzat Beyi söylüyorsunuz.
Kadın bunu söylerken gülümsüyordu ancak cümlesi biter-bitmez yemekhane
de bulunan herkes kahkahayı koyuverdi. Ben ise şaşkındım; ne dedim ki şimdi
ben?
Sonradan öğrendim ki, adam evliymiş ve işyerindeki bu kadınla ilişkisi
varmış. Herkesin içine birlikte çıkmaktan da çekinmiyorlarmış. Herkesin
bildiğini deklare etmek de bana düşmüş, tesadüfler sonucu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder