Bu aralar yazdıklarım içime sinmemeye başladı. Yazılarımın istediğim
gibi olmamasından, yazılarımın anlatmak istediğimden başka şeyler anlatması
korkusundan her sabah güne yazmama niyetiyle uyanıyorum. Fakat hayatın akışı
içinde kendimi yine de yazarken buluyorum.
Evet, bu sabah da yazmama niyetiyle güne başladım. Arızalanan şofbenim
zaten yaşamın kendisi konusunda “ben buradayım” demişti. Fakat oğlunu
evlendirmekte olan ve düğün telaşı ile her şeyin mükemmel olması çabası
içindeki birine tavsiyelerde bulunurken, anlattığım bir anonsu yazma gereği
duydum.
Düğün gibi törenler, çoklu kombinasyon problemi çözmek gibi bir şey.
Herkesin her şeyi önemsediği, herkesin herkesi memnun etmeye çalıştığı, buna
karşın herkesin asla memnun olmamaya çalıştığı olaylardır.
O nedenle, böyle bir işe kalkışacak kişi bilecek ki asla kimseyi memnun
edemeyecek. Örneğin, ablalarımın birinin düğününde kuaföre götürülmeyen
kuzenlerimden biri üzüntüden bayılmış, ağlamaktan gözleri kan çanağına
dönmüştü.
Şimdi, babam beş annem on altı kardeş olunca, bütün bayan kuzenleri
kuaföre götürmek de mümkün olamamıştı doğal olarak. Sayıyı makul hale getirmek
için de sanıyorum başını örtenleri kuaföre götürmeme kararı verilmişti. Fakat
kuzenim bayılınca kuaföre götürülmüştü hatanın telafisi için. Saçı nasıl olmuş
derseniz vallahi biz göremedik. Kuzenim kuaförden yine başı örtülü gelmişti.
Tek fark edilen şey, başörtüsünü kabarmış saçları üzerine örtmüş olmasıydı.
İkinci tavsiyem ise her soruna mutlak bir çözüm bulunabildiği için
düğünde çıkması muhtemel sorunlara da anında çözüm bulmak mümkündü ve o nedenle
telaşa gerek yoktu.
Bir düğünün en önemli unsurlarından
biri de neşeli olması, oynayanın çok olması, gelenlerin eğlenmesidir.
Orkestranın işini bilmesi, davetlilerden de hiç olmazsa iyi oyun oynayanların
bulunması gerekir. Ben bugüne kadar orkestranın iyi olmaması, düğünde
oynayanların az olması, düğünün neşesinin olmamasına çok tanık oldum ama bir
keresinde öyle bir düğüne gittik ki masada oturan yok.
Biz öğrenciydik ve sanıyorum düğün sahiplerini de tanımıyorduk. Sadece bir
arkadaşımızın ısrarı ile o düğüne katılmıştık. Düğünde orkestra o kadar iyi,
oynayan o kadar çoktu ki; bir ara pistte kımıldayacak yer kalmadı. Biz zaten
piste bile ulaşamamış masamızın kenarındaki bulduğumuz bir boşlukta oynuyorduk.
Manzara aynen şöyleydi: muhteşem bir orkestranın çaldığı oyun havaları,
pistte yer kalmamış ve salonun her köşesinde aralarda oynayan davetliler. Sorun
böyle olunca çözüm de gecikmedi tabi ki. Bir anons duyuldu:
-Sevgili Davetlilerimiz, pist çok kalabalık oldu, ezilenler olabilir.
Lütfen gelin ve damadın birinci derece akrabası olmayanlar pisti terk etsin,
masalarının yanında oynasınlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder