Çocukken maymun iştahlıydım.
Belki de hızlı arayış demek lazım. Sürekli ne olacağım konusunda fikrim
değişiyor ve ben de bunu etrafımla paylaşıyordum. İsmet İnönü’nün cenaze
törenini televizyonda seyrettikten sonra subay olmaya karar vermiştim. Fakat
bundan sonra sürekli değişti ne olacağım; öğretmen, itfaiyeci, imam vs.
Sonunda asla ağzımdan çıkmayan,
olmayı düşünmediğim ve söylemediğim bir meslekte buldum kendimi. Düşünmemek, insana biraz sevimsiz gelmesinden.
Bazen meslektaşlar da sorar “bu mesafe neden” diye. Ben de derim ilkokulda yaşanan teftişlerden.
Çocuk için anne-babadan sonra
sözü dinlenen, en sevilen, en etkili insan öğretmenidir. Eh öğretmen de uyarır
çocuğu: defterleri kaplayın, tırnaklarınızı kesin, saçınızı kesin, müfettiş
gelecek. Çocuğun bu kelimeyle ilk tanışması bu şartlarda olunca o işi sevmesi
ve o mesleği seçmesi tabi ki beklenemez. Üstüne üstlük benim yaşadığım başka
bir korku da varken mümkün mü “müfettiş olacağım” demem.
İlkokulda ilk teftişimiz.
Müfettiş geldi defterlere baktı, birkaç kişiye sorular sordu. Sonra bir baktım
hızla bana doğru gelmeye başladı. Fena halde korktum. Geldi sol elimin işaret
parmağını tutarak sert bir şekilde sordu:
-Ne oldu buna?
Efendim, benim sol işaret
parmağımın tırnak dibinde et gibi bir şey var. Görüntüsü biraz değişik. Onun
dışında bana bir zararı yok. Annemin dediğine göre de doğduğumda morluk varmış
orada ancak nedenini o da bilmiyor.
Zaman zaman özellikle yeni
tanıştığım insanların gözü içgüdüsel olarak o parmağıma takılır. Bazıları sorar
bazıları es geçer. Dediğim gibi yaşamımı etkileyecek bir kusur değildir o.
Görüntüsü de kötü değil sadece değişiktir. Buna rağmen bir şey anlatırken ya da
biriyle karşılaştığımda karşıdakinin gözlerinin elinde olmadan o parmağıma
takılması rahatsız eder beni.
Diyeceksiniz, seninki de bir şey
mi? Tabi ki değil. Demek istediğim de o zaten. Benim parmağımdaki basit bir
farklılığa gözlerin takılması beni bu kadar rahatsız ediyorsa daha belirgin
özür ve engeli olanlar ne yapsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder