Soma Faciasından sonra gerek basında gerek sosyal medyada yapılan
yorumlar beni yine şaşırttı. Zaten öyle bir ülkede yaşıyoruz ki şaşırmazsak
ayıp olur.
İlki, şu sedyeyi kirletme meselesi. Çalışırken siyaha belenen, üstü-başı,
eli yüzü siyah kömür tozundan kapkara
olmuş, muhtemelen gündelik yaşamında, evinde ve gittiği her yerde “ oturma”
diye uyarılan birinin bembeyaz sedyeyi kirletmek istememesinden doğal ne
olabilir?
Ayrıca günümüzde sık tartışılan “edep” de bunu gerektirir. Bir insanın,
kendinden başka birilerinin ve yaralı arkadaşlarının oturacağı sedyeyi
kirletmekten imtina etmesi güzel bir “edep” ve terbiye örneğidir. Esas bu
işçinin tavrına şaşıranlara şaşırıyorum ben.
İkincisi “delik çoraplar” meselesi. Hastaneye kaldırılan bir işçinin
ayağındaki delik çoraplar şaşkınlık yaratmış. Ayda 1.200 lira kazanan ve
muhtemelen bunu 3-4 aile ferdiyle paylaşmak zorunda kalan birinin nasıl bir
çorap giymesini bekliyorsunuz ki siz?
Üçüncüsü de insanların Soma Faciasına duydukları üzüntüyü göstermek
için yaptıkları “siyah giyin” çağrısı.
Yani, isteyen üzüntüsünü istediği şekilde göstersin. Buna bir diyeceğim
yok. Ancak yukarıda bahsettiğim işçinin
delik çorapları görüldüğü gibi siyah. Zaten madenci ne giyerse giysin elbisesi,
eli yüzü zaten siyah. Hatta bu nedenle “siyahların kadını Neslihan Yargıcı’ya
göre modaya uygun giyinen biri bile denilebilir.
Demem o ki madenci ölmeden de ölürken de siyaha belenmiş durumda. Bizim
giymemiz neyi değiştirir bilemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder