Kuşadası’nın en merkezi yerindeki minibüs durağındayım. Yanı
başımda dolmuş bekleyen elli yaşlarında
bir anne ile otuz yaşlarındaki kızı da var. İkisinin de saçları sarıya boyalı,
şortlu, modern tipler. Hani Kürtaj Dedeye “sen önce dişini fırçala” diyecek
tipteler.
Derken anne ağzındaki sigarayı yere attı. Kendisine bir
metre solumdaki üzeri küllüklü çöp tenekesini gösterdim:
-Hanımefendi,
görmediniz galiba!
-Pardon, alacağım hemen, ama görüyorsunuz yalnız değilim,
dedikten sonra yerdeki izmaritleri gösterdi. Ancak attığı izmariti almadığı
gibi, “o ne karışıyor ki” diyen kızı da sigarasını yere attı. Ve ikisi de
dolmuş beklemeye devam ettiler.
Bu olayda, çöpü görmeme, uyarılmama, yaptığını savunma yok
ancak yerde söndürülmemiş iki izmarit var.
Günlerdir sahillerden, tatile gidememiş ancak yaşadığı
şehrin sahilinde mangal yapanlardan, denizin içinden hep aynı görüntüler
geliyor.
Kısacası toplumun her kesiminde çöpünü olduğu yere atma
hususunda bir konsensüs oluşmuş görünüyor. Beyaz yakalısı da mavi yakalısı da,
dar gelirlisi de zengini de muhafazakarı da moderni de bu konuda aynı görüşte
ve aynı davranış biçimini gösteriyor.
“Çöp bırakmak hakkımız” diye yürüyüş düzenlemeseler de, “çöp
atma özgürlüğü partisi(ÇÖPAP)” kurarak seçimlere girmeseler de gerçek bu.
O halde, mademki demokrasi bir çoğunluk rejimi ve mademki
toplumun büyük bir kesimi aynı görüşte, o halde kimsenin çoğunluğa kendi
fikirlerini dayatma hakkı yok.
Ne diyelim?
Kendi çöpünde boğul Türkiye!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder