Açık söyleyeyim, bugüne kadar Milliyet Blog yayın ilkelerini
okumadım, okumayı da düşünmüyorum. Yazımın yayınlandığı diğer yayın
organlarının da. Nedeni, ben yazmak istediğim için, insanlığa diyeceklerim
olduğu için yazıyorum ve benim de kendime göre ilkelerim var. Beni sadece bu
bağlar.
Evet, yazılarımın Milliyet Blogda yayınlanmasını ben istedim
ve doğal olarak onlar da neyi yayınlayacaklarına karar veriyorlar. Ben kendi
blogum ve arkadaşlarımla kurduğum www.karakoyunlar.com
sitesi için “dükkân benim istediğimi yayınlarım, sonucuna da katlanırım”
diyorum. Milliyet Blog için de aynı şey geçerli, “dükkân onların istediklerini
yayınlarlar” görüşündeyim.
Bu nedenle yazımı neden yayınlamadınız demem, diyenlere de
katılmam. Sansür de değildir bu. Zira sansür, örneğin bir yazı için dükkân
sahibi olmadığı halde elindeki gücü kullanarak başkasının dükkânında ne
satacağına müdahale edilmesidir.
Yaşadığımız devlet de yönetenlerin dükkânıdır bir yerde
ancak tek fark, halktan aldıkları yetkiyi hukuka uygun, devletin ve halkın
çıkarlarına uygun kullanmak zorundadırlar. Çünkü dükkanın sahibi halktır bu
sefer. Eğer bu yetkiyi kişisel çıkarları için hukuka aykırı olarak kullanırlarsa,
örneğin bir yazının yayınlanmasını engellerlerse işte buna sansür denilebilir ancak.
Bu çerçevede, geçen
gün bir hayli bekletildikten sonra reddedilen(sanırım yazıyı gönderdiğim diğer
yayın kuruluşlarında da aynı akıbet bekliyor ), “Ver Bilal’i, al Celal’i”
başlıklı yazımın da (nedeni açıkça belirtilmediği halde) yayınlanmamasını da
bir sansür olarak görmüyorum. Editörler bir şekilde beğenmemişlerdir. Yoksa
devletin işi gücü bırakıp “şu Erkan Sezgin’in yazısını yayınlamayın”
dediğini sanmıyorum.
Ha, ben yazıda herhangi bir sakınca ve bir hakaret görmüyorum, o ayrı konu. Öyle olduğu
içindir ki yazıyı kendi bloğumda ve www.karakoyunlar.com
sitesinde yayınladım.
Esasen, ben ülkemizde yaşanan sorunların kökeninin ta Tanzimata
kadar dayandığı fikrindeyim . O nedenle eleştirilerimi kişilerden çok sisteme
yöneltmeye çalıştığım için olsa gerek, şimdiye kadar gönderdiğim 1.185 yazı
içinde reddedilen ikinci yazım olmuştur bu. Bundan dolayı şaşkınım biraz.
Ama yine de şu açıklamayı yapmadan da duramayacağım; her ne
kadar yazımın başlığı, “Ver Bilal’i, al Celal’i” olsa da, bir şarkıda
söylendiği gibi:
“Demedim, demedim bir şey demedim,
Sadece kafiye olsun diye söyledim”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder