Bir kitapta okumuştum; “hayır” demesini bilmeyenin “evet”inin
bir önemi yoktur”.
Laf güzel de hem uygulaması zordur hem de çocuğuna bunu
anlatmak veöğretmek. Fakat öyle bir olay oldu ki hem benim gibi hayır
diyemeyene söyletti hem de oğluma öğretti. Şimdi arada o olaya atıfta
bulunuyorum:
-Oğlum bak ben nasıl “hayır” dedim sen de aklına yatmayan
şeylere arkadaş hatırına “evet” deme!
Evet, zordur “hayır” diyebilmek. Bir defa sevimsizdir;” evet”
diyerek insanları mutlu edebilirsin ancak “hayır” demek hem seni hem de
karşındakini mutsuz eder. Hem “evet”in yaratacağı hazdan mahrum kalacaksın hem
de üzerine “hayır”ın yaratacağı mutsuzluğu yükleneceksin.
Her şeye “evet” demek kesin ve basit bir çözüm gibi görünse
de öyle “evet”ler vardır ki insanı daha sonra çok mutsuz eder hatta
karşındakini de. Birine borç vermek o an her iki tarafı mutlu etse de borç
ödenmeyip vereni mağdur ettiğinde mutsuzluk yaratır. Borç istenirken gösterilen
dostluğun sahte olduğunun anlaşılmasının yarattığı mutsuzluk da cabası. Sonuçta
hem paranızı hem de dostunuzu kaybediyorsunuz. Bu konuda çok tecrübeli olmasına
karşın hala “hayır” diyemeyen arkadaşımın ızdırabına tanık olurum sık sık:
-Geri vermeyeceğini biliyorum ama ne yapalım yine de verdik
parayı mecburen!
“Hayır” demenin güçlüğünden beslenen kalabalık bir insan
gurubu vardır ve sizi bir gün mutlaka “hayır” deme zorunluluğu ile karşı
karşıya bırakacaktır. O nedenle “hayır” demeyi ne kadar çabuk öğrenirseniz o
kadar az mutsuz olursunuz. Çocuğunuza ne kadar çabuk öğretebilirseniz o kadar
daha az mutsuz bir hayat sürer.
Gelelim hikayemize. Üç-beş aile evin çatısında mangal
yapıyoruz. Yemek, içmek ve dans. Gerçekten harika bir gün oldu. Gündüz başladık
gece yarısı olmasına rağmen devam etti eğlencemiz. Ta ki o olaya kadar. Tam
eğlence tavan yapmışken ve herkes neşe içinde gülüp eğlenirken biri elinde bir
tüfekle göründü. Türk eğlencesinin olmazsa olmazı havaya sıkmak için. Ardından
bunu gören bir başkası da evden
tabancasını almaya koştu.
Şimdi, dört-beş aileyiz. Çoluk-çocuk bir aradayız. Silaha
davrananlar da alkollü. Her şeyden önemlisi ne güzel yemiş-içmiş-eğlenmişiz. Ne
gereği var o kadar insanı strese sokmaya. Zaten tüfeği tabancayı gören
kadınların neşesi yerini endişeye bıraktı. Çocuklar ise korkudan donakaldılar.
Fakat kimse laf anlatamadı kocasına-babasına. İtirazları sonuç vermedi. Ne
yapayım artık tutamadım kendimi:
-Eğer onları kaldırmazsanız biz kalkıyoruz ve bir daha da
asla bir araya gelmeyiz!
-Abi sen de ayıp ettin şimdi, ne var sıksak havaya birkaç el!
-Burası mahalle arası başınız belaya girer. Daha da önemlisi
çoluk-çocuğun tadı kaçtı. Eğer silah varsa biz yokuz!
Komşularım çok bozulsalar da yerine koydular tabancayı
tüfeği. Bir daha da böyle bir ortam olmadı ancak her seferinde oğluma
hatırlatırım bu olayı.
“Hayır” demek sizi
mutlu etmez ancak yaşamda daha az mutsuz olmanızı sağlar. Her şeye “evet” demek
ise asla bir çözüm değildir ve sizi mutsuz edecek olaylara neden olabilir. O
nedenle tekrarlayalım o düşünürün sözünü:
-Hayır” demesini bilmeyenin “evet”inin bir önemi yoktur”.
1 yorum:
bende hayır deme özürlüsü biri olarak yazınızı çok beğendim artık hayatıma hayırıda katacağım tşk ederim
Yorum Gönder