Uzak bir yerde görevdeyim. Komşu ilde görevli bir arkadaşım geldi hafta
sonu. Uzun zamandır gurbetteyiz ikimiz de. Bir araya gelip kaynatmayı
düşünüyoruz. Arkadaşa kalacak yer ayarlama telaşına düşünce bulunduğum
yerdekilerin de haberi oldu misafirimden doğal olarak.
-İyi bir yer var mı yemek yenecek?
Bunu duyan bir yetkili ısrarcı oldu, eşini de alarak arkadaşımla beni götürdü
iyi bir yere. Kabul etmemek kabalık olurdu. Arkadaşıma da anlattım
mecburiyetimizi, sağ olsun anlayışla karşıladı. Güzel bir akşam oldu,
yedik-içtik-eğlendik.
Ayrılırken ev sahibimiz, ertesi gün ailecek piknik programı olduğunu,
piknikten erken ayrılıp bizi gezmeye götüreceğini söyledi. Ben de bu akşam bizi
çok güzel ağırladığını, çok eğlendiğimizi belirtip teşekkür ettim ve ekledim:
-Arkadaşla birbirimizi uzun zamandır görmüyoruz. Ben ağırlarım
arkadaşı, gezdiririm siz programınızı bozmayın lütfen!
Ertesi gün geç kalktık. Kahvaltımızı ettik. Daha konulara tam giremeden
bir telefon yetkiliden:
-Piknik bitti geliyoruz. Neredesiniz?
-Biz de yani kahvaltı ettik lütfen siz programınıza bakın!
-Hiç olur mu sizi yalnız bırakmak gurbet ellerde!
Yani, ne demek ne yapmak lazım böyle bir durumda bilemiyorum.
Arkadaşımla zaten bıkmışız resmi sohbetlerden. O nedenle hafta sonu bir araya
gelmişiz. Hadi akşam nezaketsizlik etmeyelim diye daveti kabul ettik. Eğer
tekrar yakalanırsak yetkilinin bizi ne zaman azat edeceği belli değil. İki laf
edemeden ayrılmamız bile olası arkadaşımla.
Ne yapalım da kurtulalım bu ısrarcı davetten diye düşünürken önce
ayaklarımız bizi şehrin öte tarafına götürdü. Neden şehrin öbür tarafı derseniz
şehir dediğimiz zaten küçük bir kasaba. İki tane yabancının gidebileceği yerler
sınırlı. Herhangi bir eve sığınamayacağımıza göre yetkilinin birkaç yere bakınca
bizi yakalaması an meselesi.
Şehir dışındaki trafik kontrol noktasına kadar giderken bu arada ben de
cep telefonumu kapatmayı akıl ettim. Orada bir yerde birkaç saat bekledik.
Tehlikenin geçtiğine emin olduktan sonra yavaş yavaş geriye döndük. Gelirken
gözümüze kestirdiğimiz içkili lokantaya doğru yollandık. Bu arada hava
karardığından sokak lambalarının altından değil de yolun karanlık kısmından
yürümeyi de ihmal etmedik. Lokantanın bahçesinde de loş bir masaya oturduk.
Biraz sonra konuşmalarımıza kulak kabartan yan masadaki bir müşterinin; “siz
şurada mı çalışıyorsunuz, sizin müdür birkaç yere sordu sizi” deyince kaçmakta
o kadar da haksız olmadığımızı anladık.
Yakalanmadan gecenin geç vaktine kadar yedik içtik muhabbet ettik.
Arkadaşımın geldiğine değmişti. Ertesi sabah arkadaşım tekrar döndü görev
yerine. Bizim yetkili de sitem etti telefonumun şarjının bitmesine. Ancak bu
arada sarf ettiği bir cümle takıldı aklıma:
-Bizim Hanım “ısrar etme bu kadar, belki de yalnız kalmak istiyorlardır”
dedi ama ben “olur mu öyle şey” dedim!
Evet, kim demiş “kadınlar anlayışsız” diye?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder