Doğu illerinden birinde güzel bir sofradayız. Konu çok eşlilik.
Öğreniyoruz ki personelin çoğu iki-üç eşli ve hiçbiri de resmi nikahlı değil.
Müdürün anlattığına göre yöre milletvekilleri de bu halde. Hatta birisi, müdüre
işyerinde çalışan eşine izin vermemesini tembih ediyormuş. Zira kadıncağız izin
alır-almaz soluğu meclis lojmanlarında alıyormuş ve kumasının saçını başını
yoluyormuş.
Sohbet ilerledikçe yanımda oturan personelimiz iç geçirdi:
-Bende alacağım ikinciyi ancak karımın ağabeylerinden korkuyorum!
-Nasıl bakacaksın peki ikinciye?
-Beyim bunlar bakılmak istemez, at önüne tandır ekmeğini, akşama kadar sadece
onu yer, seni bekler!
Anlaşılan fizibilite tamam. Muhtemelen ikinci adayı da bulunmuş. İş
kalmış eşinin feminist ağabeylerinin yumuşamasına. Muhtemelen onlar da çok
eşlidir ve belki bir gün halden de anlarlar.
Aradan yirmi beş yıl geçti. Geçenlerde baktım, bir kadın gazeteci bir
vekil sofrasında. Aynı zamanda ağa olan vekilimizin köyünde bir yer
sofrasındalar. Gazeteci kızımız soruyor vekilimiz anlatıyor: insan hakları,
Kürt sorunu ve demokrasi. Fakat fotoğrafta gazeteci dışında bir tane bile kadın
yok. Servisi bile erkekler yapıyor.
Aradan bunca zaman geçmiş değişen bir şey yok; çocuk gelinler, töre
cinayetleri, nikahsız belki de kimlik numarasız kadınlar.
Nasıl düzelir derseniz; kadın haklarının feminist ağabeylere
bırakılmadığı, kadın gazetecilerin, “ bu sofrada neden kadın yok” sorusunu
sorduğu ve demokrasi-insan hakları nutukları atan kadın vekillerimizin önce
yanında oturan çok eşli arkadaşlarına bir şey söylediği zaman.
1 yorum:
çok etkileyici buldum yazınızı biz kadınlar köyde olsun şehirde olsun durum pek değişmiyor ezilen tarafız neden böyle onuda anlamış değilim.teşekkür ederim
Yorum Gönder