İlk maça gittiğimde beni en şaşırtan şey, rakip takım
taraftarlarının birbirlerine toplu halde küfürlü tezahürat etmeleri değil, her
taraftarın karşı tribünden rastgele seçtiği birini hedef alarak yaptığı
küfürlerdi:
-Ulan gözlüklü, ben var ya senin ananı…
-Beyaz gömlekli, senin ta sülaleni…
Yani, biri neden ömründe ilk defa gördüğü birine bu kadar
nefret dolu sözler söyler ki?
İşin ilginç tarafı, bunu yapanların çoğunun da dışarıda
gördüğünüzde saygın biri olduğunu düşüneceğiniz tipler olması.
Arada yalancıktan birbirine hücum etmeler falan. Ama
biliyorlar ki aradaki tel örgüler ve polis buna izin vermeyecek. Bunun
güvencesinde, içindeki bütün
kızgınlıklarını ve öfkelerini dışarıya vurmaya gelmiş seyirci. Maç bahane.
Bunun içindir ki uzun süre maç izlemeye gitmedim.Sadece yıllar sonra oğlumu
götürdüm birkaç sefer.
İşte, benim “sosyal medya çıkalı maçlarda seyirci azaldı”
teorim de buna dayanıyor. Zira içindeki öfkeyi ve kızgınlıkları dışa vurmak
için sosyal medya geniş olanaklar sunuyor ve gördüğüm kadarıyla toplum da bunu
doya doya kullanıyor.
Tek fark, bunun stat dışına taşarak bütün toplumu ve toplum
önderlerini de kapsayacak şekilde genişlemiş olması.
Eskiden televizyonda bütçe görüşmeleri seyretmek, tartışma
programları izlemek modaydı. Çünkü liderlerin nükte dolu konuşmaları ilgi
çekerdi. Küfür etme ve dövüşme ihtiyacını ise toplum statlarda ve
kahvehanelerde giderirdi.
Şimdi, ne toplumda ne de kanaat önderlerinde nükteli
konuşmalar, zeka dolu atışmalar kaldı. Gazeteler bile “şu liderden çok önemli
açıklamalar” diye manşet atıyor. Eskiden sadece liderlerin konuşmaları verilir,
açıklamanın önemli olup olmadığına halk karar verirdi. Yakında, “vallahi de
önemli açıklama yaptı” diye manşet atılırsa şaşırmayalım.
Hele sosyal medya tam bir felaket; koca koca adamların-kadınların
paylaştığı ağza alınmayacak cümleler bütün ülkeyi bir büyük stada çevirmiş
durumda. Bir hanım spikerin bile küfürlü paylaşım yaptığı düşünülürse durumun vahameti
ortada.
Ahmet Altan, bir romanında “kariyer umudunu yitirmiş şirket
çalışanları, zekalarını kelimelerden ok yapıp birbirine atıyorlardı” diye bir
cümle okumuştum.
İşte özlediğimiz bu; toplumun ve toplum önderlerinin zekalarıyla
kelimelerden yaptıkları zehirli okları birbirine atarak kavga etmeleri. İlle de
kavga gerekiyorsa.
Ben şahsen özellikle mecliste ve üniversitelerde
kavga-dövüşe anlam veremiyorum. Çünkü dövüş, sözün bittiği yerde başlar. Eğer bir
mecliste ve üniversitede de söz bitmişse toplum ne yapsın?
Aynı şey sosyal medya için de geçerli; statta tel örgüler ve
polisin arkasında atıp-tutan seyirci gibi, sosyal medyada da sahte isimlerin
arkasına ve teknolojiye sığınarak işkembe-i kübradan atıp-tutuyor gazeteciler,
okumuşlar.
Ben kendi adıma, topluma, kanaat önderlerine ve sosyal medya
arkadaşlarıma bir çağrı yapıyorum:
-Kavga edecekseniz, zekanızı küfür yerine kelimelerden
zehirli oklar yapmak için kullanın. Yapmayacaksanız da susun. Bazen susmak da
çok şey anlatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder