Mobilyacı diyerek haksızlık etmiş olmayayım da ne diyeceğimi
de bilemedim açıkçası. Bahse konu yer, mobilya, ev tekstili ve ev aletlerinin
toplu olarak bulunduğu bir mağazalar zinciri. Dünyanın muhtelif yerlerinde
üretilmiş ürünleri yine dünyanın muhtelif yerlerinde satıyorlar.
Mağazaya girdiğinizde, mağazanın yerli olmadığını bütün
mobilya ünitelerindeki kitapların ağırlığından hissediyorsunuz. Bizim yerli
mobilya dizaynı daha çok bardak çanak teşhirine dönük bunlarınki kitap.
Evet, mağazaya giriyorsunuz ama öyle hemen çıkamıyorsunuz.
Zira öyle bir dizaynı var ki, mağazanın
her yerini gezmeden çıkamıyorsunuz. “Ben sehpa bakacaktım” diyebileceğiniz bir yer
değil burası.
Uzun bir turdan sonra mağazayı gezmeyi bitiriyorsunuz ve
sizi çıkmadan mağazanın yemek bölümü karşılıyor. Yorgunluktan ve de
çoluk-çocuğun zırlamaları yüzünden mecbursunuz zaten oraya da uğramaya.
Diyelim uğramadınız, o zaman da konu komşunun “şekerim İsveç
Köftesi bir harika değil mi?” sorularına ne cevap vereceksiniz.
Ama adamları takdir ediyorum; hadi bizim gibi ağaç ürünleri
cenneti bir ülkede mobilya satıyorsun farklı dizaynın sayesinde, onu anladık da
köfte nereden çıktı birader?
Yani, sen ta oralardan gel ve bizim İnegöl,Tekirdağ ve
Akçaabat Köftelerimize rakip ol. Bravo yani. Hiç evde de yapanını, İsveç’ten
tarif alanını görmedim ama varsa yoksa İsveç Köftesi.
Bence kimsenin beğendiği falan yok. Olsa sokaklarımızda
çoktan İsveç Köftecisi dolardı. Maksat “o mağazaya gittik şekerim” diyerek
sürüden kopmadığınızı gösterme çabası.
Ve fakat esas takdir ettiğim konu bu değil. Yazmışlar bir
uyarı levhası: bulaşığını kaldırmak medeniyettir, diye. Ne kadar evde masadan
çöp bile kaldırmayan çoluk-çocuk , karizma erkek varsa hepsi masadakileri
kaldırmakla meşgul. Ne de olsa mağaza yabancı, “aman bizi ilkel sanmasınlar,
sonra Avrupa Birliğine almazlar” korkusu.
Yani, gel ta
oralardan, bizim millete kitap konacak mobilyalar sat, üstüne kendi köfteni
yedir, bulaşıkları da müşterilerine toplat.
Helal olsun sana!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder