Şu fotoğrafa bakın; bir karizmatik adam oturmuş bir şeyler anlatıyor ve
herkes dikkatle dinliyor. Kimi not alıyor kimi kadınlar da baygın baygın
bakıyor. Kim istemez ortada konuşan adam olmayı?
Temsili fotoğraftaki bir filozof. Hadi filozof olamadın, ilgi gören
adam ol, olmadı bir imza gününde önünde uzun kuyruklar oluşan bir yazar ol. Olmadıkendi
çapında tanınan-okunan bir blogcu da mı olamayacaksın? Hani arada alıntı
yapılan belki atıfta bulunulan bir blogcu.
Eskiden şarkıcı-artist olmak için evden kaçan kızlar olurdu. Şimdilerde
ne var bilmiyorum ancak belli hayallere sahip olmak, bu hayallerinin peşinde
koşmak ve bu uğurda bedel ödemek ergen kızlara ihale edilmiş bir şeydi. Ve hep
hüsranla sonuçlanırdı. Ya bir rejisörün ya da bir gazinocunun yatağında
kirletilmekti hayallerinin peşinden koşmanın bedeli.
Peki, hayal kurmak, hayalinin peşinden koşmak ve bu uğurda bedel ödemek
sadece ergen kızlara mahsus?
Büyükler ve erkekler hayalsiz mi yaşıyor? Ya da nerede sona eriyor onların hayalleri peşindeki yolculukları?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder