-Bir ev kadını mı önemlidir, bir borsa yorumcusu mu? Bir aşçı mı önemlidir, bir milletvekili mi?
-O da soru mu kardeşim, sen mikrofon tutulan ev kadını gördün mü, ya da yemek programı dışında bir aşçı?
-Peki, hafta sonları iki gün borsa yorumu dinlemesen oluyor. Ne bileyim, bir yaz tatili boyunca milletvekili görmesen de. Peki, iki saat sonra yemek bulamazsan ne yapacaksın? Yemek yapan ev kadını veya bir aşçı olmasa ne yaparız, hiç düşündünüz mü?
Bu bir popülizm değil. Ben ilk hayat dersimi bir yaz tatilinde çalıştığım otelde aldım. Yaklaşık üç yüz personele zam yapılmıştı ancak iki bulaşıkçıya yapılmamıştı.
-Patrona çıkacağım istifamı vereceğim.
Bunu duyan herkes dudak büktü. Gösterişli, temiz ve bakımlı otel personelinin yanında onların varlığı bile belli değildi. Yer altındaki mutfakta yüzlerce tabak-çanağı temizlemekle meşgullerdi.
Biraz sonra gülerek geldi. Zammı almıştı. O ukala, burnundan kıl aldırmayan, sorulan soruya cevap vermeye bile tenezzül etmeyen patron, bizim bulaşıkçıyı hem odasına kabul etmiş, lütfedip dinlemiş ve istediği zammı da vermişti. Otelde herkesin patrona derdini anlatabilecek bir amiri vardı. Mutfak personelinin aşçıbaşı, garsonların şef garsonu vs. Bir tek onların amiri yoktu ve iki kişilerdi. Ondan tuhafımıza gitmişti.
Bu olay üzerine düşününce hayret ettim. Kendimi patronun yerine koydum. Otelde her şey yolundaydı. Fakat mutfakta da yaklaşık bin adet kirli tabak vardı ve iki saat sonra da yemek servisi yapılacaktı. Bulaşıkçıların da gittiğini düşünün. İki saat içinde yenisini bulmak, bulaşıkları yıkatmak ve yemek servisine temiz tabaklar hazırlamak mümkün değildi.
Hayattaki en önemli insanların ağzına mikrofon tutulan, etrafı kalabalık insanlar olmadığını o gün öğrendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder