Bugünlerde merdiven boyayan kaldı mı bilmiyorum. Bir
zamanlar modaydı ve hatta belediye başkanları merdivenleri boyasınlar diye boya
dağıtıyorlardı vatandaşa.
Yine geçenlerde vapurda gitar çalan gençlere müdahale eden
görevli ve gençlere sahip çıkan halkla
ilgili paylaşımlar yapıldı sosyal medyada. Kısa bir süre sonra ben de benzer
bir olaya tanıklık ettim otobüste. Fakat bizimkinin sonucu farklı oldu.
Evet, sosyal medyada “vapur görüntülerinin” bolca
paylaşıldığı günlerde, bindiğim otobüse ellerinde müzik aletleriyle bir gurup
genç bindi. Bir süre gürültülü sohbet ettikten sonra gitar çalmaya ve söylemeye
başladılar.
Açıkçası, sıkışık bir otobüste, iş çıkışı ve hiç de güzel
çalınmayan şarkılar çekilir gibi değildi. Ancak “gençliğimde yaptığım şeylere
yaşlanınca tepki göstermeme” prensibim gereği ses çıkarmadım. Hatta gençlerin
sosyal medyada yapılanlara destek vermesi hoşuma bile gitti.
Fakat önümde oturan şık giyimli, biz yaşlardaki sarışın
kadın aynı fikirde değildi:
-Bana bakın, sizin gibi eğlenmeden gelmiyoruz biz. Kafamızı
şişirmeyin, kesin şunu, diye gençlere bağırdı.
Başka bir ses çıkmadı otobüste. Gençler baktılar ki
vapurdaki gibi kendilerine arka çıkan yok, kestiler müziği ve rutin okul
dedikodusu şeklindeki muhabbetlerine döndüler.
Yol boyu düşündüm: İzmir, vapurdaki hadisenin yaşandığı
İstanbul’a göre daha modern ve çağdaş bir kentti. Otobüsteki yolcuların gençlere
destek olmamaları, “yaşam tarzına” bir görevlinin müdahale etmemiş olması
mıydı? Bir başka deyişle, halk bir görevlinin yasakçı tavrını yaşam tarzına
müdahale görüp tepki gösterirken benzer bir olayda vatandaşın tepkisini öyle
görmüyordu.
Bu algı farkı mı yoksa devlete “biz kendi aramızda
hallederiz sen karışma” mesajı mıydı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder