Seçimler yaklaştı. Poster savaşları da başladı. Hepsi birbirinden
yakışıklı, saçlı-saçsız ama istisnasız hepsi belli yaşın üzerinde ve tamamına
yakını erkek bir sürü poster doldurdu sokakları caddeleri. Hatta gazeteden
okuduğumuza göre halka illa kendi posterlerini göstermeye çalışan adaylar,
koskoca vinçlerle kendi posterlerini diğer adayın posterinin önüne koymaya
çalışıyorlarmış.
Efendim, memleketin her meselesinde olduğu gibi bu meseleye de el
atmayı vazife biliyorum: Sevgili Aday Kardeşim, seçilmek istiyorsun biliyorum. Bunun
için de vatandaşın aklında kalayım diye koca koca fotoğraflarını gözümüze
sokuyorsun. Ancak bu benim gibi birçok vatandaşın hoşuna gitmiyor bunu bilesin.
Bilgisayar ve televizyon ekranında, bir sürü foto-galeride güzel kadın
fotoğraflarına bakan birinin, sokağa çıktığında senin pala bıyıklı, fotoşoplu fotoğraflarınla karşılaştığında yaşadığı
mutsuzluğu tahmin bile edemezsin.
Ayrıca fotoğrafın akılda kalacak da ne olacak? Oy pusulasında senin
fotoğrafın yok ki, parti amblemi var.
En iyisi sen caddelere, arabalara ve broşürlere koskocaman posterini
astıracağına yapacağın parkın fotoğrafını astır yanına da partinin amblemini koy.
Ya da ne bileyim sen belediye başkanı olduğunda şehrine gelecek turistlerin
mayolu resimlerini as veya hiç olmadı sen başkan olduğunda mutlu olacak gülen
insan yüzleri fotoğraflarını as.
Bu dediklerimi yap, kendi posterinle alacağın oydan daha fazla oy
almazsan gel yanıma.