Toplum ikiye ayrılır, yaşamın içinde olanlar ve seyredenler. Bunu en
bariz şekilde düğünlerde görürüz. Pistte oynayan, eğlenen, düğünün tadını
çıkaran/hakkını verenler ve onları seyredenler.
Yaşamın diğer alanlarında da öyledir fakat düğün kadar yakın değildir
pisttekilerle onları seyredenler. Örneğin televizyondaki magazin programını
seyredenlerle programdakiler o kadar yakın değildir birbirine. Ekrandakilerin
her zaman seyirci olma olasılığı varsa da seyredenlerin ekranda gördüklerini
yapma olanakları yoktur çoğu zaman.
Fakat zorunluluklar dışında da yine de çekingendir insanoğlu. Genelde
seyretmeyi sever. Ben de ömrümün bir bölümünü hem zorunluluktan hem de
çekingenlikten seyirci olarak geçirdim. Hala düğünlerde seyirci olmayı tercih
etsem de hayatın diğer alanlarında oyuncu olmayı seçiyorum.
Blog açmak, sosyal medyada bir şeyler paylaşmak veya gerektiğinde
toplum önünde konuşmaktan, görüşlerimi açıklamaktan çekinmem. Seyirci kaldığım
günlerin acısını çıkarmak istediğimden olsa gerek hiçbir eleştiri, engelleme de
beni alıkoyamaz yolumdan.
Eh madem seyirci olmayı bıraktım oyunculuğu seçtim, o halde “neden ben
de katılmayayım” diyerek geçen yıl Bumerang ödüllerine aday oldum fakat
kazanamadım. Bu sene de yine katıldım. Hem de yaşamım boyunca beni tarif
etmeyen “çalışkan” kelimesinin geçtiği “En Çalışkan Blog” kategorisinde.
Ama iş olsun diye değil. Gerçekten de blog yazmayı seviyorum o nedenle
de başkalarını bilmem ama kendimi gerçekten çalışkan gördüğüm için.
Evet, başvurumu yaptım. Hem bunca yazdığım paylaştığım şeyler için hem
de yaşamım boyu asla duyamadığım “çalışkan” unvanını almak için. Neden olmasın?
Oy vermek için:
Oy vermek için:
1 yorum:
Halloldu....
Hayırlı olsun....
Yorum Gönder