Bir saat önce. Sokağımın
başındaki kuruyemişçideyim. Kimse yok, satıcı ve ben baş başayız:
-Soda var mı?
-Dışarıdaki dolapta!
-Görüyorsun ki ellerim dolu.
…
Yanıt yok. Sadece “ne yapalım o zaman” anlamında bir işaret. Sodasız
viski içmeyi göze alarak eve dönüş.
***
Kırk yıl önce. Germencik İstasyon Mahallesinde, küflü, boyası dökülmüş tabelasında “Yeni
Bakkal” yazan İrfan Amcanın dükkanındayım. Elimde de veresiye defterimiz:
-Beş tane ekmek!
İrfan Amca, çekmeceden çıkardığı parayı bana uzatarak:
-Bende kalmadı, al şu parayı, fırından alıver oğlum. Ver defterini!
İrfan Amca, veresiye defterimize beş ekmek yazdıktan sonra parasını bana
uzattı. Ben o parayla gittim fırından beş ekmek alarak eve döndüm.
Evet, kırk yıl önce, tütün parasından tütün parasına yıllık veresiyeyle
bize her türlü ihtiyacımızı veren İrfan Amca. Paramız olmadığını bildiğinden kendisinde
olmayanın parasını bize vererek başka yerden almamızı sağlayacak kadar empati yeteneğine
sahip, bizi mağdur etmemeyi düşünen bir bakkal, diğer yandan her zaman parasını
peşin aldığı yirmi yıllık müşterisine, iki elinin de dolu olduğunu gördüğü halde
sodayı dışarıdaki dolaptan almasını söyleyen bir başkası.
Türk Esnafının kırk yılda geldiği yer. Hayırlı olsun!
3 yorum:
Hissettiğim bir çok şeye tercüman olmuş bir tespit.
Türk insanının geldiği yerin net! bir özeti ne yazık ki...
Duygularımızı, görgümüzü, saygımızı ve insanlığımızı aldılar bizden, geriye bu şuursuz kalabalık kaldı!
Hissettiğim bir çok şeye tercüman olmuş bir tespit.
Türk insanının geldiği yerin net! bir özeti ne yazık ki...
Duygularımızı, görgümüzü, saygımızı ve insanlığımızı aldılar bizden, geriye bu şuursuz kalabalık kaldı!
Güzel bir yazı. O eski esnaf kültürünün yaşadığı çok az kasaba, sokak kaldı. Bunun tek suçlusu esnaflar değil. İnsanların çoğu ilgi/alakadan rahatsız olup, kabalıktan hoşlanmaya başladı.
Yorum Gönder