Son iki günde üç pitbull saldırısı haberi okudum.Haber
içeriğinde, bunun tekrarlanmaması için bir tedbir alınması talebi bir yana
üslubunda “birilerini rahatsız etme korkusu” dikkatimi çekti.
Her gün oturduğum, yan tarafındaki oyuncaklarda çocukların
oynadığı parkta her zaman aslan büyüklüğünde (kesinlikle abartmıyorum) bir pitbull, tasması olmadan dolaşıyor.
Yanında sürekli telefonla konuşan sahibi ile birlikte.
Parkın işletmecisine sorduğumda, sahibini birkaç defa
uyardığını, oralı olmadığını, söylediği polislerin de ilgilenmediklerini
söyledi. Ki parkın köşesindeki polis karakolundaki polisler de zaten manzaraya
her zaman şahit durumda tutuyorlardı nöbetlerini.
Yine sık sık oturduğum bir başka yerde de tasması ve sahibi
olmayan bir pitbull masaların arasında sürekli dolaşmakta.
Geçenlerde dar bir kaldırımda yürürken, karşıdan gelen
tasmasız bir pitbullun yanındaki 15 yaşlarındaki bir çocuk, “korkmayın bir şey yapmaz”
diyerek içimi ferahlattı.
Olmaz da, nereye kadar onu bilemiyorum. Zira geçen yıl her
gün sokakta karşılaştığım ve sahibi ile oynamakta olan küçük bir fino, hiç
beklemediğim bir anda arkadan dizimin arkasını ısırdı. Pantolonum parçalandığı
gibi hastanede pansuman olmak zorunda kaldım. Üzerine de 7 kuduz iğnesi de cabası.
Hastane dönüşü bulduğum İngiliz sahibinden aşı kartını
aldığımda 3 yıldan beri aşılarının yapılmadığını gördüm. Neden ülkemize
yerleştiklerini de bu vesileyle öğrenmiş oldum. Sahibi ne tedavi masrafını ne
de parçalanan pantolonumun bedelini ödemeyi kabul etmedi.
Bu arada, hastanede benim aşı kaydımın yapıldığı defterdeki
sıra numaram 974’tü. Yüzbin nüfuslu bir yerde 974 ısırılma vakası. Kayda
girmeyen ne kadar bilemiyorum. Sorduğum hemşire, önündeki kalın dosyaları
gösterdi. Her vakada aşı yapıldığı gibi bir sürü de yazışma yapılıyormuş diğer
resmi kurumlarla. Anlaşılan bu konuda tedbir alamayan devletimize bu olayın
maddi külfeti de az değil.
Her aşı olmaya gittiğimde, sıradakilerin ısırılma öykülerini
dinledim. En ilginci, balık temizlerken dişi eline batan kadındı. O balıktaki
bir madde kuduza neden olabilirmiş. O nedenle aşı olmasını istemiş doktor. “Durduk
yerde iş aldık başımıza” diye gülümseyerek anlattı kadıncağız olayı.
Evet, insanlarımızın bir arada yaşamayı başaramadığı ülkemizde
hayvanlarla da bir arada yaşamamız sorunlu. İnsanların hayvanlara yaptıkları
kötü muamele haklı olarak çok tepki görüyor ancak hayvanların yaptıklarına bir
önlem ve bir tepki yok maalesef.
En dikkatimi çeken husus ise, hayvan sevenlerin ve besleyenlerin
“oğul ve kızlarının” insanlara zarar verebileceğini aklının ucundan bile
geçirmemesi. Hem de bunca habere vukuata rağmen. Nitekim beni ısıran köpeğin
sahibi bile “oynuyorduk hâlbuki” diyerek
olayı geçiştirmeyi tercih etti.(neyse ki artık tasmasız dolaştırmıyor)
Üstüne üstlük en küçük siteminizi bile “hayvan düşmanlığı”
ile savuşturmayı tercih ediyorlar. Bu da bende bu insanların “insan sevgilerini”
sorgulama ihtiyacı doğuruyor. Sanıyorum resmi makamlar da bu tepkiden çekindikleri
için bu konuda medeni ülkeler gibi önlemler almaya yanaşmıyorlar.
Hayır, ne hayvanların öldürülmesini ne de hayvanların
olmadığı bir yaşamı savunuyoruz. Sadece, araba kullanmasına izin vermediğimiz
15 yaşında bir çocuğun asla zapt edemeyeceği büyüklükte bir hayvanla “piyasa
yapmasının” önlenmesini, bazı insanların neden sevimli yaratıkları yerine canavarlar
besleme ihtiyacı duyduklarının araştırılmasını ve insanlarla hayvanların
birbirini rahatsız etmeden bir arada yaşayacakları bir hayatı savunuyoruz.